30 Ekim 2007 Salı

Yasalar ve Sanatçılık

Yasalar ve Sanatçılık
Bir süre önce Almanya'da "11. Kürt Kültür Festivali" gerçekleştirildi. Her yıl çeşitli müzisyen ve aydınların katıldığı festivale, bu yıl Haluk Levent, Musa Eroğlu gibi müzisyenler de katıldı.

Festivalin hemen ertesinde, kıyametler koptu. Medyada, iktidarın yönlendirdiği biçimiyle haberler yayınlandı. Ardından, Haluk Levent ve orkestrasından iki arkadaşı, Özgür Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Turan Demir, ve DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan polis tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar, Ankara Emniyet Müdürlüğü�nde iki gün tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Fakat süreç, Haluk Levent ve Musa Eroğlu gibi müzisyenler üzerinde baskı unsuru oluşturacak hale getirildi. Özellikle Haluk Levent, gördüğü her basın mensubu aracılığıyla kendini kurtarmaya çalıştı.

Haluk Levent'in; "Haberim yoktu, bilmiyordum. Ahmet Kaya şarkıları söylemiş olmam, PKK'lı olduğum anlamına gelmiyor. Ben Atatürkçüyüm." demesi bunun bir göstergesi.

Halk Müziği sanatçısı Musa Eroğlu da aynı konuyla ilgili DGM'de ifade verdi. Buradan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, "Bu tür oluşumlarda yurtdışındaki istihbaratın bizi uyarmasını istiyoruz." dedi. Devletin güvenlik birimlerinin ve savcıların, görevlerini yaptığını belirten Eroğlu, Türkiye'de ve yurtdışındaki önemli merkezlerde 14 yıldır festivallere katıldığını, daha önce böyle bir olay yaşamadığını da sözlerine ekleyerek; "Bu olayda kullanıldığımı düşünüyorum. Çünkü Türkiye'de önemli bir misyonum var. Televole mantığıyla halkın vicdanında yargılanmak üzücü..." diye konuştu.

Yargı organlarına ve güvenlik güçlerine yoğun eleştiri yöneltildiğini dile getiren Eroğlu, kurumların ve kişilerin birbirine yaklaşımının daha sağlıklı olması gerektiğini söyledi. Eroğlu, "Daha söyleyeceğimiz çok türkü var. Kavgayı türkülerde yapıyoruz. Çünkü daha edebi ve hoşgörülü oluyor." dedi.
İstihbaratın kendisini uyarmadığından şikayet eden Musa Eroğlu ise kendini kurtarmış (!) olmanın rahatlığı içinde konuşuyor. Musa Eroğlu, egemenlerden icazet dileniyor. Ortada bir kullanılma olayı varsa Musa Eroğlu'nu kullananlar, egemenlerdir. Sanatçının düştüğü durum utanç vericidir.

Burada, söz konusu medya da, kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirmiş oldu. Emniyetin ve iktidarın bir sözcüsü gibi davranan medya; yarattığı fırtınayla, bu müzisyenleri, suçlu konumuna sokmak için elinden geleni yaptı.
Egemenler de yıllardır yaptıkları gibi, baskıyı esas aldılar. Şantajcılık politikası da bu müzisyenler üzerinden tüm halka gözdağı amacını taşıyordu. İktidar sınır çiziyor ve o sınırın ötesine geçenleri cezalandırıyor. 12 Eylül'den bu yana sistemli bir şekilde yürütülen bu uygulamalar hala devam ediyor. AB'ye Uyum Paketlerinin, demokratik yasaların yalan olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Daha yakın dönemlerde Terörle Mücadele Yasası'nın, kaldırılan 8. maddesinin uygulamaları üzerinden, yasaklamalar getirilmesinin, Ferhat Tunç, Rojin ve Murat Batgi'ye, konserde yaptıkları konuşmalar gerekçe gösterilerek soruşturma açılmasının, Grup Yorum'un konserlerinin yasaklanmasının üzerinden çok zaman geçmedi.

Bunlar olayın önemli bir yüzü. Diğer taraftan, Haluk Levent ve Musa Eroğlu'nun yaklaşımları da başka bir yüzü.

Üzerlerinde oluşan baskı karşısında yaptıkları şeyi inkar etmeleri, kendilerini egemenlere ispatlamaya çalışmaları, aynı zamanda sanatçı kimliklerinin de niteliğini gösteriyor. Haluk Levent, katıldığı festivalin böyle bir içeriğinin olduğunu bilmediğini, organizatöre dava açacağını söylüyor. Katıldığına pişman bir şekilde kendini kurtarmaya çalışıyor, meşruluğunu savunamıyor. Haluk Levent konuşuyor, konuştukça kişiliğinden, kimliğinden ödünler veriyor.

Diyelim ki; katıldığı gecede kendisine söylenenden çok farklı bir ortamla karşılaştı. Nereye gittiğini bilmiyordu. "Bu da ayrı bir konu." İçinde yer alamayacağı bir ortamla karşılaştığında tavrını orada koyabilirdi. Buradaki duyarlılığını, savunma anlayışını, "Atatürkçülüğünü", "Kuvva-yi Milliyeciliğini", "ideolojisini" orada hemen gösterebilirdi.

En niyahetinde; ahlaki olarak da bakıldığında, bir insanın, bir sanatçının, kendine belli misyonlar biçen insanların, yaptığı işe bir saygısı olmalıdır. Savunamayacağı ve arkasında duramayacağı bir işi yapmamalıdır. Egemenlere göre doğru olan, genel doğru değildir. Baskılanma altında kalıp inkar yoluna gitmek, yapılan işte samimi olunmadığını gösterir.
2004.05.25

Hiç yorum yok: